Düşvar İyiiş
19.07... BU DA FENER SAATİ!..

KANARYA konmuş Aslan’ın sırtına, şakıyor babam şakıyor... Aslan başlamış içinden konuşmaya... “Boynumu bir çevirebilsem ben sana gösteririm...” Ama o boyun dönmüyor ki, 10 yıldır Şükrü Saraçoğlu Stadı oturmuş oraya... “Kadıköy’e gidelim bayram edelim” diyenlere Fenerbahçe’den bayramı kutlama tebriki geldi. Sarı-lacivertlilerin ne zaman canları sıkılsa, Galatasaray imdatlarına yetişiyor. Volkan maç sonrasında, “Her maçı Galatasaray’la oynasak çok rahat şampiyon oluruz...” Haklı mı, haklı... Bu maçı Fenerbahçe kaybetse ne kulüp kalacak ne başkan ne teknik heyet ne de futbolcular... Hepsini kurtardı G.Saray... Sayın Adnan Polat’ın saat hikayesi yıllardır sürüyor: “20.45...” 4-1’lik hezimetin başlangıcı, yani Selçuk’un attığı gol saat kaçta geldi biliyor musunuz?.. Ben söyleyeyim: 19.07’de... Yani Fener’in kuruluş yıldönümlü bir kez daha kutlanırken, Polat’ın saatinin artık pili bitti... GERÇEK PROFESYONEL BU sıfatı hak eden biri var Fenerbahçe’de... Deivid De Souza... Geldiği günleri hatırlıyorum. Ben de dahil tüm yazarlar, “Nereden çıktı bu adam” diye yaygara basmıştık. Sarı-lacivertli takımın o günkü teknik patronu Zico ve kaptanı Alex, devamlı olarak, Sambacıyı korumla altına almışlardı. İlk yıl şöyle böyle geçti, görev verildiğinde çıkıp oynadı Deivid... Ne etliye, ne sütlüye hiç karışmadı. Geçtiğimiz yıl Fenerbahçe Avrupa’da yükselirken, Kanarya’yı öttürenlerin başında “assolistlik” yaptı. Bu sezon onun için iyi başlamadı. Hazırlık kampında ayağı kırıldığında “En az 6 ay oynayamaz” diyenlerin yanında, “kem ağızlar”dan bazıları, “Futbol defterini kapattı” diyecek kadar ileri gittiler. Giderek Fenerbahçe’den, Deivid için olumlu ve müjdeli haberler gelmeye başladı. Önce takımla antrenmanlar, sonra Bursaspor maçında oyuna girişi, attığı golden sonra gözyaşları... Bunlar zihinlere kazınırken, Galatasaray karşısında ilk 11 şansını yakaladı. Sanki hiç sakatlanmamış gibi, 90 artı 5 dakika ölesiye koştu... 90 artı 3’te golünü attı. Sporcular, Deivid’den profesyonellik dersi almalıdırlar. Ayrıca Zico’ya da teşekkürler... YANDI PARALAR!.. GELDİĞİ günden beri söylüyorum... “Okçu mu, golcü mü...” diye... Okçu olması için, önce “golcü” olması gerekiyor. Güiza, Fenerbahçe’ye “gol atsın” diye alındı... İspanya’da gol kralı olan biri için alınışında, bu kadar para verilmesine rağmen, hata aranmamalı. Ama, öncesi aranmış mı bilemiyorum... “Güiza koruyucular” diyor ki, “Bakın adam her tarafa koşuyor, canla başla çalışıyor...” Anladık bu tamam da, futbolda koşmanın da gerekli olduğunu elbette bilenlerdeniz... Hatta iddia ediyorum, futbolu iyi bilenlerdeniz... Bu adamın yeri ileri ucun, en ucu... Yani gol noktası. Önce orada neden durduğunu bilecek... Gol yeri cepheden kaleyi gören 20 metre civarıdır. Orada dinç kalacaksın, gol vuruşu için hazır olacaksın. Güiza oraya, buraya “seyirci alkışlıyor” diye “uyutma koşuları” yapıyor, gol pozisyonunda ayağını kullanacak gücü kalmıyor. Galatasaray maçında kaçırdığı gole şöyle bir bakın... Bir santrfor, bir golcü o golü “pipisi” ile bile atar... Atamıyorsa, yandı paralar... YAPMA BE ARAGONES... G.SARAY maçıyla kendine gelen Fener’in teknik patronu, bu keyifle yine savurdu: “Pasa dayalı futbol oynamaya çalışıyoruz... Bu 24 saatte olmaz... İspanya’da bunun için 4 yıl harcadık...” Yapma be hocam... Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım... Nerede ise ligin ilk yarısı tamamlanacak... Bu “pasa dayalı futbol” ne zaman olacak? Biz İspanyollar kadar bekleyemeyiz. Onlar Milli Takım için beklediler. Kulüp takımları ayrıdır. Aragones sistemini oturtmak için Real Madrid’i seçseydi, ikinci yıl “güle güle” denirdi. Şimdi gelelim Fenerbahçe’ye... Hele hele sarı-lacivertlilerin 4 yıl değil, bir yıl bile beklemeye tahammülleri yoktur. Çünkü Türkiye’de öncelikle büyük takımlarda “şampiyonluk” öne çıkar. Ayrıca Aragones’e bir şey daha sormak isterim... Yaş 70... 4 yıl sonra 74... Ben de ez az oralara yaklaşacağım... Yapma be hocam...4 yıl ha!.. Kim öle, kim kala...

efsane fotospor