KAÇAK ET PAZARI!

12.11.2008 13:30
avatar  efe isi
#1
avatar




Talay Erker efsane fotospor
KAÇAK ET PAZARI!

GALATASARAY’-da yaşananları gördükçe ürpererek hatırlıyor, “eyvah” diyorum, “o günler geri mi dönüyor?” Galatasaray gibi “o günler” diğer başka kulüplerin canlarını da acıtmıştı ama... Galatasaray’daki “o gün” diğer yaşanmış olanların içinde “çok özel” idi. Çünkü o “çok özel gün” Galatasaray’ı kolayca çiğnenecek “koz helva” haline getirmiş, sancılı günler yaşayan Fenerbahçe’ye “ilaç” niyetine ikram edilmişti! O gün, Mustafa Denizli’nin Galatasaray’da teknik direktör olduğu günlerden birisiydi. Florya’daki tesislerinde kamp yapan Galatasaray ertesi gün ezeli rakibi Fenerbahçe ile karşılaşacaktı... Fenerbahçe çok sıkıntılı, Galatasaray ise maçın mutlak favorisi olarak gösteriliyordu... Tam maçın oynanacağı gün Milliyet Gazetesi’nde bir haber “bomba” gibi patlamıştı.. Bu “bomba haber” şöyle özetlenebilirdi: Takımın as futbolcularından üçü maç gününün gecesinde kamptan kaçmışlardı.. Biri gol kralı Tanju, diğeri takımının süper star yabancısı Prekazi, diğeri de hafızam beni yanıltmıyorsa Erhan Önal’dı.. Bununla kalsa iyi; aynı saatlerde hocaları Denizli de kamptan kırmıştı!.. Allah’ın işine bakın ki Denizli’nin de, kaçak futbolcularının da sabaha karşı kampa dönüşleri aynı saate rastlıyor, bir anda onları karşısında gören hoca panikleyerek bağırıyordu: “Bu saatte giyinik olarak neden ayaktasınız?” Futbolcular da hiç çekinmeden yanıtlıyorlardı: “Sen neden giyinik olarak buradaysan, biz de o nedenle şu an gördüğün durumdayız...”HABER DOĞRU...G.SARAY’daki “sorumsuz-sorumlulardan” bazıları “feci sonun” vebalini gazetede çıkan bu habere yıkmaya ve yalanlamaya çalışmışlardı, ama maalesef yazılanlar noktasına virgülüne kadar doğruydu. Çünkü bu yaşananları hazmedemeyen bir Florya tesisleri çalışanı dostum her şeyi bana da anlatmıştı... Hatırlarken hissettiğim acıya “meslek acısı” derim, bu “bomba haberi” sorumlusu olduğum spor sayfasında kullanmamıştım... Ama, hala kendisini “meslek ateşi” olarak değerlendirdiğim Şansal Büyüka Milliyet’te patlatmıştı. Benim yaptığım yanlış, Şansal’ın yaptığı doğruydu. Bir gazeteci olarak haberi saklamaması ne kadar doğruysa, G.Saray’da artık “iltihaplaşmaya” başlayan yarayı deşmesi de doğruydu. Herkes biliyordu ki G.Saray’da bir “Dolce Vita (tatlı hayat)” yaşanıyordu. Gül gibi vefakar, sadakat timsali eşi ve yavrusunu unutan Tanju “Hülyalı bir yaşamın” kollarında “beşik” gibi sallanıyordu. Diğer iki arkadaşı alemcilerdi. Eşiyle nasıl bir aşk sonu evlendiğini çok yakından bildiğim Mustafa hocayı da “İstanbul gecelerinin bir ateşli dilberi” burnundan yakalamıştı. “Düşünebiliyor musunuz, ertesi gün G.Saray-F.Bahçe gibi bir rakibi ile oynayacaktı, bünyedeki “yasak et” düşkünleri “avlarının” peşinden geceye dalmışlardı. Sonuç facia idi elbette.. Fenerbahçe “pelte” gibi bir Galatasaray yakalamış, sahadan ayrılırken gerisinde “ihanetin dumanlarının” tüttüğü bir “enkaz” bırakmıştı..YAŞANANLAR DA DOĞRU...GALATASARAY’ın Lizbon macerasını okurken, geçmiş hafızamda dalgalandı.. “Vay anasını” dedim. Galatasaray perşembe gecesi Lizbon’da zafer kazanmıştı.. Ama ertesi gün uzun bir yol katedecek, İstanbul’a gelecek, 24 saat bile dinlenmeden de F.Bahçe maçını oynayacaktı.. İşte böyle kritik anda takımın iki yabancısı Lincoln ve Meira, Skibbe-Adnan Sezgin ikilisini uyutup maç yorgunluğu ile Lizbon gecelerine dalıyorlardı.. Diğer yöneticilerden Haldun Üstünel olayı öğrenince çıldırıyor, otelde sabaha kadar 2 futbolcunun dönüşünü bekliyordu: Manzaranın önünde bu vardı... Sonrası da alaca karanlıkta... Takımda tek “yıkılmayan son kale” gibi duran Servet’in “melez top model kız arkadaşı” Almanya’dan gelmişti... Kızın tv programlarında anlattığına göre “barutla-ateş” Servet’in 5 katlı, 6 odalı şatosunda el ele oturup sadece sohbet ediyorlardı!. O programa katılan şarkıcı Ali Rıza Binboğa dayanamıyor kıza takılıyordu: - “5 katlı, 6 odalı evde demek el ele tutuşup oturuyorsunuz: Vallaha anlayamadım; Ya olayda, ya Servet’te tuhaflık var...” O güzelim eşi ve yavrusuyla yaşadığı yuvanın taşıyıcı kolonları çatlarken Ü. Karan da yine gecelerin içinden görüntü vermeye başlamıştı. Elbette üzüm üzüme baka baka kararacaktı.. Arda da “ağabeylerinden” ne görüyorsa onu yapacaktı.. Sabri gibi tüm özelliği koşmak olan bir genç bile, geçen gece sabaha karşı eğlence dönüşü kız arkadaşı ile gazetecilere yakalanınca “far tutulan tavşan” gibi otomobilin içine sinmiş ürkek ürkek dışarı bakıyordu!. Biz bir hatırlatalım dedik; Kızını dövmeyen sonra dizini dövüyordu.. Kendini dövemeyen de, işte sahada böyle kötü yola düşüyordu.. Taraftarını üzüyor, kahrediyordu. Bırakın Skibbe’nin yakasını, o zaten bu oyunda artık bir “kukla” idi.. Asıl oyuncu “kaçak et pazarına” dadananlarsa, kim onları “gerçek oyunun” içine çekecek?.. Güçlü, mücadeleci bir Galatasaray’ı yaratacaktı. Lizbon’da starlarını “o pazara” yollayanlar mı? Üzgünüm, geçmişte yazamadığımı işte “yeni versiyonu” ile önünüze koyuyorum!. F.Bahçe maçı öncesi Ultraslan’ın “G.Saray sevdalısı” genç bir grubu ile yaptığımız sohbet sırasında “F.Bahçe kazanacak” dediğimde “Sen nasıl Galatasaray’lısın” dercesine yüzüme bakıyorlardı. İşte bu yüzden de kaybedecekti sevgili kardeşlerim. Galatasaray kendisine yakışacak futbola değil “kaçak et pazarına” açılmaya başladı. Bu defa yöneticilerin “hoşgörüsü!” oluyor bu iş.. Bilmem anlatabildim mi?



Talay
ERKER


 Antworten

 Beitrag melden
Bereits Mitglied?
Jetzt anmelden!
Mitglied werden?
Jetzt registrieren!